LAÜ Tarım Fakültesi Akademisyeni açıklamasında toprağın önemini ele aldı
Verimli toprakların azalması, üretim tekniklerinde değişikliklere neden oluyor
Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ), Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Kahramanoğlu Dünya Toprak Günü kapsamında toprağın önemine dikkat çekti.
Kahramanoğlu, toprağın önemini daha iyi kavrayabilmek için herşeyden önce toprağın ne olduğunu iyi anlamanın gerekliliğine dikkat çekerek, “Toprağı; inorganik parçacıklar (kaya, çakıl, taş, kum, silt ve kil) ve organik maddelerin (bitki ve hayvan artıkları) türlü çaptaki ayrışma ürünlerinden meydana gelen, içinde çok geniş bir canlılar alemi (bakteriler, mantarlar, algler, protozoalar, toprak solucanları, böcekler, bitki tohumları, bitkiler v.s.) barındıran, bitkilere durak ve besin kaynağı vazifesi gören bir madde olarak tanımlayabiliriz” dedi.
Kahramanoğlu, 1 cm’lik toprak oluşumu için ortalama 500 yıl gerekli
“Özetle toprak, mineral parçacıkları, organik maddeler, su ve havadan oluşur. Bu tanımdan da anlayabileceğimiz gibi toprak, sadece bitkilere ve bizlere durak yeri sağlayan basit bir madde değil, içinde milyonlarca canlı varlığın yaşadığı ve etkileşim içinde bulunduğu bir ekosistemdir” diyen Kahramanoğlu, üzerinde yaşayan bitkilere ise, sadece yer değil, su ve besin elementlerini sunan son derece önemli bir sistem olduğunu ve bu nedenle de, her ne kadar “toprak parçacıkları” cansız birer varlık da olsalar “toprak ekosistemi” çoğu zaman canlı bir organizma olarak kabul edildiğini ifade etti. Kahramanoğlu açıklamasına örnek vererek şöyle devam etti; “1 gr toprakta ortalama 500 milyar bakteri yaşamaktadır. Diğer yandan “toprak” olarak sınıflandırdığımız ve tarımsal aktivitelerde kullanılan toprağın kayaçlardan paçlanarak oluşması yüzyıllar süren bir süreçtir. Yapılan araştırmalar ortalama 1 cm’lik toprak oluşumu için ortalama 500 yıl gerektiğini göstermektedir”.
Kahramanoğlu, “Hal böyle olunca, bir yandan dünya nüfusu ve gıdaya olan talep artarken, diğer yandan da verimli toprakların erozyonla kaybolması, çoraklaşması ve/veya tuzlanması, dünya üzerindeki sürdürülebilirliği tehdit eden çok önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuyu daha iyi anlamak adına bir örnek vermek gerekirse, dünya üzerinde bir yılda erozyonla kaybolan toprak alanı, dünyanın ihtiyaç duyduğu toplam domates ihtiyacının 1.5 katını üretme kapasitesine sahiptir” dedi.
“Doğada herşey mükemmel bir döngüye/dengeye sahiptir, ve bu döngüye yapılan yanlış bir etki, zincirleme tepkilere neden olmaktadır. Verimli toprakların azalması, üretim tekniklerinde değişikliklere neden olmakta; ve daha az birim alandan daha çok ürün üretme gereksinime, dolayısı ile de yoğun tarım aktivitelerine neden olmaktadır. Üretimdeki girdi (pestisit, kimyasal gübre, enerji ve su) kullanımının kontrolsüz bir şekilde artması ise tarım alanlarında ve çevre üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır” diyen Kahramanoğlu, bu olumsuzlukların şu başlıklar altında sıraladı;
- Biyoçeşitlilik kaybı
- Besin döngüsünün zarar görmesi
- Zararlı ve hastalık populasyonlarında artış
- Su kalitesinde ve miktarında azalma
- İklim değişiklikleri (küresel ısınma)
- Verim azalması ve gıda güvencesi sorunu
- Gıda güvenliğini tehdit eden kalıntı sorunu
- İnsan hastalıklarında artış
Kahramanoğlu, toprağın korunmması için bütünlüklü bir yaklaşım izlenmesi gerekli
Bu nedenle de, “toprağın korunması” sadece toprak erozyonunun önlenmesi, veya toprakların çoraklaşmasının önlenmesi ile sağlanamaz diyen ve bütünlüklü bir yaklaşım izlenmesi gerektiğinin altını çizen Kahramanoğlu, önerilerini şu şekilde sıraladı:
- Tarımsal araziler yetenek sınıflarına göre değerlendirilmeli ve bitkiler uygun topraklarda yetiştirilmelidir (sahaya özel bitki seçimi)
- Tarım dışı orman alanları ve meralar korunmalı ve yeşil alanlar artırılmalı. Meralar aşırı otlatılmamalı.
- Ürün münavebesi yaparak, bitkilerin toprağa yaptığı baskı azaltılabileceği gibi, hastalık ve zararlıların yoğunlaşması da önlenerek verim artışı sağlanmalı.
- Toprağı koruyan örtücü bitki veya yeşil gübreleme yapılmalı
- Eğimin dik olduğu yerlerde teraslama yapılmalı. Toprak işleme eğime dik olarak yapılmalı.
- Akarsu ve barajların çevreleri ağaçlandırılmalı.
- Birbiri ile etkileşime girmeyen ürünlerin birlikte üretimini yaparak toprağın aşınması önlenmeli.
- Rüzgârların kuvvetli olduğu bölgelerdeki tarlalara rüzgâr kesici ağaçlar dikilmeli.
- Bahçe ve tarla artıkları yakılmamalı, uygun olanlar (hastalık ve zararlı riski olmayanlar) kompostlaştırılmalıdır.
- Zararlı ve hastalık mücadelesinde entegre yöntemler (önleme, mekanik, fiziksel, kimyasal, biyolojik, biyoteknik, v.s.) birlikte kullanılmalı.
- Sulama verimliliği/etkinliği artırılmalı. Bunun için son teknoloji yöntemlerden yararlanılabilir. (örneğin bitkilerin anlık ihtiyaçları, topraktaki durum ve iklim verilerine göre otomatik sulama yapan sistemler yaygınlaştırılmalı)
- Gübreleme, ezbere değil bitki ve toprak analizlerine göre bilimsel veriler doğrultusunda yapılmalı.